SAYNUR GELENDOST…

 saynur.jpg

SAYNUR GELENDOST…

Onun Bodrum’da hiçbir malı ve mülkü olmadı. Var olan evini ve teknesini hep dostlarıyla ve savaştığı dava uğruna harcadı. O gerçek bir gönül insanıydı. Huysuzdu, sevimliydi ve çocuksuydu. Bütün bunların yanında yatırım düşmanı değildi. Onunla hep karşı karşıya geldik. O ilk önce yaptırmayız diye ortaya çıkar ve dünyaları başınıza yıkar. Ben de abla yaptırmayız diye ortaya çıkıyorsun ama bir de vurmadan önce dinle diye karşısına geçerdim. Ona akıllı mantıklı ve gerekçesini anlatınca yumuşar, gider yatırımı yerinde görür insanlar ile tartışır sonrada o konudaki eylemini geri çekerdi. Diğer bir deyişle körükörüne çevrecilik adına asla eylem yapmazdı. Ordusu vardı ama o tek kişilik bir ordu gibiydi. Onu öpme ayrıcalığı bendeydi. Öpülmekten hiç hoşlanmazdı. Çok soğuk bir kış günü Ankara’ya gidecektim. Beni de götür dedi. Beraber yola çıktık. Kal-Tavas derken Denizli’ye 40 km. kala yol artık sis, buz ve tipiden göülmez hale geldi. Tüm arabalar kenara çekmiş ve kamyoncular  yola devam edemez hale gelmiş yolun sağlı sollu kenarlarında ateşler yakmışlar mazotlarını ısıtıyorlar. Çocuk saflığı ile sordu. Bunlar ne yapıyorlar böyle? Abla mazotları donmuş, yolu tırmanamıyorlar, kenara çekmişler havanın koşullarının düzelmesini bekliyorlarlar. Baksana hiç önümüzde sağımızda solumuzda bizden başka giden araba var mı? Sahi onların çıkamadığı bu yolu biz nasıl çıkıyoruz diye öyle safça sordu ki anlatamam. Güldüm. Abla ben kayak hocasıyım böyle yollarda doğdum. Sonra da altındaki araba bu koşullar için yapılmış araba. O gün ona şöyle söyledim; gürüyorsun canını kurtarmış durumdayım. Sen öldükten sonra senin heykellerini yapma hakkını karşılık olarak alıyorum. Gülüştük.

ÖMRÜNÜ BODRUM’U VE DENİZLERİ KORUMAYA ADADI...

Şu yandaki resme bakınca İnsan geleceğe nasıl bir Bodrum bıraktığımızı o günden göremiyor. Oysa Saynur Gelendost bunu o günden çok net görmüş ve bütün gücüyle de bunu engellemek için çalışmış. Biz o gün Saynur ve gönüllülerinin yaptırmayız feryatlarını bu gün kü noktadan bakınca daha iyi anlıyoruz. Çünkü bu tür yapılaşma bugün  Bodrum’da  ekonomiyi, sosyali, siyasal yapıyı çok derinden etkileyen birer kansere dönüştü. Dereler tıkandı, Bodrum’un ne caddeleri, ne yolları yeterli oldu ne de idare edilebilirliği sağlandı. Bu gün Bodrum yarımadası temellerini böyle (yandaki resmi kasdediyorum) atanlar ile onlara göz yumanların yönetiminde pusulasız gidiyor. Bu gidişe Allah rahmet eylesin ne Saynur’un ömrü yetti ne de bizim ömrümüz yetecek. Bodrum’daki bu kontrolsüz gelişme Bodrum’u doğal olarak var olan mimarisini insan eliyle nasıl bozulduğunu gösteren  kötü bir örnek olarak Dünya mimarisine ders konusu oldu. İnsanlar bir doğa harikasının nasıl bozulacağını Bodrum’u inceliyerek ders çokartacaklar.

NE SAYNUR BODRUM’U KORUYABİLDİ,  NE DE BODRUM SAYNUR’U...

Bodrum’un siyaset ustası Etam Demirözün bir benzetmesi vardı dedi ki “Bodrum’un üzerine öyle bir sel, öyle bir çamur geliyor ki eğer kenara geçip kendimizi koruyamaz isek biz de yok olacağız” İşte beklenen gün geldi ve Bodrum çöplük yangınlarıyla, iflas yangınlarıyla ve sellerle  boğuşarak var olma mücadelesi veriyor. Buna karşı öıkan tek yürekli kişi, bir bayan, bir Saynur Gelendost idi. Ona tanrıdan rahmet diliyor ve bir sivil inisiyatif görevlisi olarak kıymetinin bilineceği günleri bekliyoruz.